Akademisyenler turizm sektörü için ne düşünüyor?

Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş’un sıkça dile getirdiği ’50 milyon turist, 50 milyar dolar’ 2023 turizm hedefini retorik olarak güzel bulan ancak detaylar açısından anlamsız gören Arel Üniversitesi Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu Turizm ve Otel İşletmeciliği Bölüm Başkanı Doç. Dr. Burak Mil, “Bizim turist sayısından ziyade turizm gelirlerini artırıcı uğraş içerisinde olmamız gerekiyor” dedi.

Turizm gelirlerinde artış yakalayamadıktan sonra 50 değil, 60 milyon turistin gelmesinin ekonomik olarak bir katkısının olmayacağını ifade eden Doç. Dr. Burak Mil, turizm sektörüne ilişkin değerlendirmelerini Turizm Günlüğü’ne anlattı.

Geçtiğimiz hafta 19 Nisan Perşembe günü Arel Üniversitesi’nde gerçekleştirilen ‘Turizme Yaklaşım’ semineriyle bir araya geldiğimiz Burak Mil, sektörü hem kendi içinde hem de akademik olarak değerlendirerek üniversitelerinde turizm bölümünde okuyan öğrencilerini nasıl yetiştirdiklerini, Türkiye turizminin zayıf ve güçlü yönlerini, Türkiye’nin yetişmiş eleman açısından alt yapısının yeterliliğini, turizm çalışanları için çalışma şartlarının yeterli olup olmadığını ve otelcilere yönelik birkaç önerisini paylaştı.

Arel Üniversitesi Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu Turizm ve Otel İşletmeciliği Bölüm Başkanı Doç. Dr. Burak Mil, “Turizme Yaklaşım” Seminerinin moderatörlüğünü yaparken…

İşte Arel Üniversitesi Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu Turizm ve Otel İşletmeciliği Bölüm Başkanı Doç. Dr. Burak Mil ile yaptığımız röportajdan satır başları:

“TÜRK TURİZMİNE DEĞER KATABİLECEK BİREYLER YETİŞTİRMEYE ÇALIŞIYORUZ”

“Bizim, bölüm olarak, en büyük hedefimiz öğrencilerimizi klasik turizm eğitimi kapsamında değil, sektörün ileride ihtiyaç duyması muhtemel özelliklere sahip bireyler olarak yetiştirmek. Dolayısıyla derslerimizde turizmdeki güncel konuları örnek olay üzerinden değerlendiriyoruz. Bu yöntem, öğrencilerimizin aktüel turizmi takip edebilmeleri ve bilgilerini yenileyebilmeleri açısından önemli bir fırsat. Kısacası gelecekte Türk turizmine değer katabilecek bir toplulukla belirli konuları müzakere etmek çok yararlı oluyor.

“İÇİNDE OLMADIĞIMIZ BİR HADİSE BİLE BİZİ YILLARCA GERİYE ATABİLİR”

60’lı yıllardan beri turizmin ülkeye döviz getiren en önemli faaliyet alanlarından biri olarak görülmesi, sektörün hali hazırdaki yapısıyla birleşince büyük gelişmeler, önemli aşamalar ve tabii kırılmalar yaşamış. Türk turizminin bence en büyük avantajı, yapısal olarak hemen reaksiyon gösterebilen ve siyasal-ekonomik-sosyal birçok alanda değişikliklere kolaylıkla adapte olup, pozisyon alabilme özelliğine sahip olması. Aslında bu olumlu özelliğin en büyük dezavantajımıza karşı gösterilen dirençten geldiğini de kabul etmek gerekir. O da bulunduğumuz coğrafyanın doğal olarak güzel ancak siyasi, ekonomik ve sosyal açıdan çok kırılgan ve hassas bir yapıda olması. Tam işler yoluna girecek gibi göründüğü anda içimizde veya yakınımızda meydana gelen bir hadise bizi, aktörü olmasak da, yıllarca geriye atabilir.

“TURİST SAYISINDAN ZİYADE TURİZM GELİRLERİNİ ARTTIRMALIYIZ”

Cumhuriyetimizin 100. yılında 50 milyon turist hedefini retorik olarak güzel ancak detayları açısından anlamsız buluyorum. Zira gelirde artış olamadıktan sonra 50 değil, 60 milyon turistin gelmesinin ekonomik olarak katkısı olmadığı gibi bu tam tersine bu zarar verici. Bizim turist sayısından ziyade turizm gelirlerini artırıcı uğraş içerinde olmamız gerekir. Son 20 yılda yatak sayımızdaki artıştan daha fazla artış gelen turist sayısında görüldü. Ancak turist başına harcamalar giderek azalıyor. Talebin arzdan fazla olduğu bir sektörde fiyatlar yükselmiyor. Tabi bunun ekonomik olduğu kadar hedef pazarın yapısından ve üründen kaynaklanan olumsuzlukları da mevcut. Ancak genel itibariye azalan turist harcamalarıyla birlikte turist sayısındaki artış bize uzun vadede sürdürülebilirlik problemleri yaşatabilir.

Doç. Dr. Burak Mil

“SEKTÖRDE EKONOMİK KARŞILIKLAR PEK ÖRTÜŞMÜYOR”

Turizm çalışanlarının kariyer hedeflerini gerçekleştirme açısından diğer sektörlerle karşılaştırıldığında büyük engellerle karşılaştıkları kanaatinde değilim. Ekonomik olarak ise bunun tam tersi. Dünya ortalamaları göz önüne alındığında Türkiye de turizm çalışanlarının gelirleri bir hayli sınırlı. Örneğin, lüks bir otelde çalışan bir komi-aşçı, aylık kazancıyla ailesiyle çalıştığı işletmede bir akşam yemeği yiyemeyecek kadar düşük ücretle çalışıyor. Muadilimiz ülkelerde böyle bir örnek görmemiz çok zor. Lüks tüketimden bahsetmiyorum. İyi bir otelin iyi bir restoranında çalışan aşçıdan bahsediyorum. Bu ilginç bir durum. Yinelemekte fayda var. Kategorik olarak kariyer hedeflerini yakalamak ile hedeflenen noktaya ulaşılması halinde bunun ekonomik karşılığı pek örtüşmüyor.

KARAR MERCİLERİNE ÖNERİM…

Ülkemizde kriz, özellikle turizmde kriz, rutin halini almaya başladı. Çok hareketli bir coğrafyada ve kırılgan bir sektörde çalışanlar çoğu zaman yaptıkları iş ve gelecekleri konusunda endişeli olabiliyor. Yaşanan son krizde bunun yansımaları çok sert ve yıkıcı oldu. Binlerce turizm çalışanı işini, daha da kötüsü umudunu yitirme durumuyla karşı karşıya kaldı. Bu noktada yatırımcıların da çok zor durumlarla başa çıkmaya çabaladıklarını yakından biliyorum. Naçizane önerim, böylesi olumsuz dönemlerde ekonomik, verimliliğe dayalı ve mali değerlendirmelerin yanında verilen kararların psikolojik ve sosyal sonuçlarını da düşünmeleridir. Yarın, işler yoluna girdiğinde işletmeleri ve dolayısıyla sektörü yine bu çalışanlar ayağa kaldıracaklar.

MİCROSTAY İŞLETMELER VE ANADOLU YAKASINDA OTELLER

İstanbul’da yatırım konusunda çok önemli fırsatlar var. Bunların içinde en büyük fırsat Üçüncü Havalimanı’nın yapılıyor olması. Şayet, hedefler gerçekleşirse söz konusu havalimanının hub olması durumunda o bölgede ciddi oranda konaklama arzına ihtiyaç olacak. Pek çok özelliğe sahip işletmelerin yapılacağını tahmin ediyorum. Bununla birlikte havalimanının büyük bir aktarma merkezi olması durumunda, microstay olarak nitelenen ve misafirlerin 24 saatten az konaklama hizmeti alabilecekleri işletmelerin ortaya çıkması muhtemel.

Bir diğer önerim ise, özellikle Anadolu yakasındaki yatak arzının Avrupa yakasından büyük ölçüde geride olması ve şehrin boyunun sürekli uzamasıyla Anadolu yakasına yapılacak otel yatırımlarının daha anlamlı olabileceği yönündedir.”

Doç. Dr. Burak Mil Kimdir?

2014 yılından beri İstanbul Arel Üniversitesinde çalışan Do. Dr. Burak Mil, daha önce Mersin Üniversitesinde, Adnan Menderes Üniversitesinde ve Amerika Birleşik Devletlerinde University of South Florida Sarasota-Manatee’de görev yapmış. 2017 Eylül ayından beri de Turizm ve Otel İşletmeciliği Bölüm Başkanlığı görevini yürütüyor.